Kobanê’nin böylesi eşitsiz bir savaşta böylesi destansı bir direniş göstereceğini çok az kişi hesaplamıştı. Bugün daha da iyi anlaşıldığı üzere ittifakların ve hesapların yeniden düzenlendiği Ortadoğu’da halkların demokrasisi seçeneğini yükselten tek güç olan Kürt Özgürlük Hareketi’nin yenilgiye uğraması tüm hegemonik güçlerin işine gelecekti. IŞİD’in Kobanê’yi alması, Şengal ve Mahmur denklemini bozan HPG ve YPG güçlerinin kazandığı meşruiyetin aşınmasını sağlayacak ve bir kez daha Ortadoğu, batı kafasının Sünni, Şii, Kürt kategorilerine ve sınırlarına göre şekillenecekti.
Ama Kobanê direniyor. Kobanê tüm halklar adına, özgürlük adına, ev, yurt adına, irade adına, dünyadaki güzel her şey adına direniyor. Gün Kobanê’nin günüdür. Ve IŞİD şehre ulaşsa dahi Serêkaniyê’de El Nusra nasıl yenildiyse, Kobanê’de IŞİD de o şekilde yenilecektir. Gün halkların günüdür.
Kobanê’de savaş başladığında SAMER araştırma ekibi olarak Cizirê Kantonu’ndaydık. Amacımız inşa sürecini anlamaktı. Konuyla ilgili raporumuz bir ay içinde çıkacak.
Cizirê’de demokratik özerkliğin yarattığı mucizeyle karşılaştık. Eğitim, adalet, öz savunma, ekonomi ve cinsiyet ilişkilerinin kısacık bir zamanda halk gücüyle nasıl gerçek anlamlarına kavuştuğuna tanıklık ettik.
Rimelan’da görüşmeler yaptığımız kadın akademisinde ahlak, devlet, demokratik ulus, kadın özgürlüğü üzerine verilen derslerle halk bilgisinin buluşmasına dair hikayeler dinledik. ‘Devlet nedir?’ sorusuna, ‘Her gece koynuma aldığımdır’ diye cevap veren kadınları duyduk. Çocuklarını yanlarına alıp akademide onlarla kalan, ders gören ve halk meclislerinde göreve hazırlanan kadınlarla tanıştık.
Yine Rimelan’da asayiş okulunda verilen derslerin tamamının belkemiğini oluşturan şiddetsizlikle karşılaştık. Okulda en kıymet verilen bilgi devrimin intikam ve öfke duygularının yenilmemesi gerekecek kadat kıymetli olduğuydu. Türkiye’de uğruna yıllarca mücadele edilmiş sanık hakları ve sağlığı meseleleri, psikolojik baskının engellenmesi için gerekli düzenlemeler çoktan hayat bulmuştu. Üstelik hayal; bir gün halk özsavunmasının asayişi gereksiz kılacağı bir dünyaya kavuşmaktı.
Kamışlı’da kadın evinde (male jin) kadınlarla ilgili tüm sorunların, birkaç kadın tarafından üstelik tehditlere, şantajlara rağmen nasıl çözüldüğünü gördük. Cinayet, taciz, tecavüz, erken evlendirilme, çok eşlilik dahil olmak üzere kadınlara yönelen tüm şiddet biçimlerini kadınları esas alarak yaklaşan çok güçlü bir kadın dayanışmasına tanık olduk. Rojava’da komünlerden, meclislere her birliktelik içinde oluşturulmuş olan sulh komiteleri davaların neredeyse tamamını çözerek, devlet mahkemesini işlevsiz kılıyor. Adalet alanında da hayalleri savcı ve avukatların, hakim ve yargıçların fazlalık haline geldiği bir dünya.
Herkesin her şey olma potansiyelinin ortaya çıkarıldığı Rojava’da bu iki senelik süreçte deneye yanıla, değirmenler, yollar, hatta rafineri bile yapılmış. Devletten el konulan topraklar kooperatif şeklinde örgütlenmiş halka dağıtılıyor.
Kamışlı’da Mezopotamya Akademisi’nin üç bölümünü ziyaret ettik: Tarih ve sosyoloji, hukuk, dil. 9’ar aylık periyodlarla male jin ve mala gel’lere destek olabilecek, dil dersleri verebilecek ve halkın toplumsal sorunlarını çözebilecek gençlerin yetiştirildiği akademiler bunlar. Kaynak çok az. 80 yaşındaki bir ninenin halk destanlarını ve efsanelerini gençlere anlatarak “eğittiği” ve bilginin demokratikleştiği, hayatın inceliklerinin bilgi niteliğini koruduğu, okullar bunlar.
Asayişin, YPG, YPJ’nin, kadının, erkeğin, çocuğun her gün tekrar el sıkışarak selamlaştığı bir dünyada bir hafta yaşadık. Kobanê düşmez. Üstelik bütün bunlar şehitler toprağa verilirken yaşanıyor, yaşatılıyor. Devletin bir check point cürümüne indiği Cizirê Kantonu’nda Araplar, Süryaniler ve Kürtler kendilerini yeniden keşfediyor. Daha söyleyecek çok şey var. Şamir aşireti reisi kanton eşbaşkanının Öcalan’a selamı var. Zamanında dünyanın her yanındaki Kızılderililer, Aborjinler, aşiretler ve kabileleri bir araya getirerek uluslararası bir örgütlenmeye gitmeye çalışmış. Şimdi adına o da demokratik özerklik ve demokratik ulus diyor.
[Bu makalenin orijinali Özgür Gündem’de yayımlandı.]